26 Temmuz 2009 Pazar

Kutuplar Eridi, Merkez de Kalanlar Bizimdir

Malumunuz yaz aylarında küresel ısınmanın etkilerini daha açık şekilde anlayarak yaşıyoruz. Siyasette ise küresel kaypaklaşmayla benzerlik gösteren bu süreç genelde söylem ve uygulama arasında ki farkta yaşanmaktadır. Bu dönemde nasıl küresel ısınmada kutupları eritmekte ise siyasi süreçte de benzer şekilde ülkemizde ki kutupları mükemmel şekilde eritmektedir.
Partiler her ne kadar biz siz ve sen şeklinde konuşsada olaylara yaklaşımları, tepkileri ve uygulamaları aynı şekilde tahakkuk etmektedir. Bazen iktidar muhalefete benzeşmekte, bazen ise muhalefet iktidara benzeşmekte. Bu ülkemize has olmamakla birlikte idare edilen tüm devletlere has bir psikolojidir. O zaman bu psikolojinin altında yatan sebebler nelerdir. 1. si ve en önemlisi olarak küresel sermaye. Tüm karşıt ideolojilerin, tek ortak müttefikidir küresel sermayedir. Seçimlerden önce kendi ormanlarının aslanları olan siyasi liderler. dağdan şehre indikleri vakit, zavallı bir sokak kedisi olup çıkmaktadır. İşte Siyasetçinin evrimi, bu evrim nobel getircek bir gözlem de değildir. Çünkü halkın gözünde siyasetçinin bu sahtekarlığı tarih boyunca dile getirlimiştir. Peki bu sahtekarlık nasıl tahakkuk etmektedir. Örnek vermek gerekirse, faşizan çıkışlarla düşmanlıkları besleyen ve birbirinden oy kapma yarışına giren siyasetçiler, devlet bütçelerini tutturmak için ve kendi eksiklerini kapatmak için gerekli maddi desteği küresel sermayelerden sağlamaktadır. Kim gelse kim gitse aynı şekilde yola devam ediyor. Yapı itibariyle ben bu tarz siyasete rüzgar gülü diyorum. Rüzgar nereden eserse yüzünü o tarafa dönen siyasetçilerden siz ne beklersiniz ki. Ben şahsen bişi beklememekteyim. Demokratik bir beklentinin olmadığı yerde de kimse demokrasiden bahsetmesini. Bizim gibi ülkelerde demokrasi yoktur. Çünkü demokrasi her ne kadar, seçme seçilme özgürlüğü istesede, demokrasinin asıl faktörü farklı düşüncelerin temsilidir. Merkez de yer almak faydalıdır. Fakat kutupsuz bir merkezciliği ben red etmekteyim. Olaylara farklı ideolojilerin bakış açılarından yaklaşarak çözüm getirerek merkezde buluşmalıyız. Dışardan esen Rüzgarların merkeze itmesiyle değil. Türkiye de öyle bir siyasal yapı varki kutuplar hep değişkenlik göstermektedir. Bu da bize Türkiye de ki siyasetin köksüzlüğünü göstermektedir. Bu köksüzlük nedeniyle Türkiye de ne sivil insiyatifini eline almış bir toplum olur, ne de sağlıklı bir demokrasi. Herkes bu sistemde yararlanır, fakat kimse bu sistemi sevmez. Malesef örgütlenmemiş halkta sivil insyatifini kendinden yana değil sermayeden yana kullanmaya devam eder.
Ülkemizde siyasetin rayına oturması için, halktan bir parti yanılgısından bir an önce vazgeçmeliyiz. Önemli olan Halk için varolan partilerdir. Halktan olan parti sivil demokrasiyi kullanır ve popülist politikaları milletin ve devletin kaynaklarını tüketir geleceğini hazırlamak yerine, geleceğini yok eder. Halk için olan partiler ise sivil demokrasiyi sermayeden bağımsızlaştırır. Bugünün gerekli olan zorluklarına göğüs gerer ve uzun vadede milli kalkınmayı ve zenginliğine halkına ve devletine sunar. Büyük sermayelere ve belli kesimlere değil. Bu yüzden dir ki öncelikle halkımız sivil insiyatifini eline alıp, her türlü anti demokratik reflekslere kapalı olup, insiyatifini Halk için olan partilerden oluşumlardan yana kullanmalıdır.